Fenomenoloji

Domido Sanat > Blog > Genel > Fenomenoloji

Öncelikle şunu söylemeliyim ki; parantez açmak, içiçe açmak, sırayla eksiksiz kapatabilmek gibi bir yeteneğim var. Küçüklükten beri konuşmalarım da bu bapta olur.

Mübarek 40 yaşı yaşamak bana da nasip oldu, çok şükür piştim, piştim. 35’te ateşin altını bir açtılar 39’a geldim hiçbir şey aynı değil, bu nasıl bir aşk böyle dedim, o zaman öğrendim mübarek 40 yaş bu.

Bizde hocalar kendini iyi etmek için, iyi öğretmen olmak için gizemli olmaya çalışırlar genelde. İktisatta Yükseklisans yaparken biri çıkıp da “Marx şudur, Weber şudur, kabaca bunları bilin, bir de şimdi üstünü okuyun” demedi. Denize balıklama dalmakla da olmuyor mu, oluyor ama uzun ve verimsiz bir süreçte.

Marx’ı keşfederken ben solculuğu devrimciliği filan değil -yatkındım ama onlar değil :)- “resmin bütününü görmek gerek” yaklaşımına vurulmuştum. O zaman Marx parantezin içine Bir parantez daha açarak Adanur Hoca’dan bir anektod eklemeliyim. Arkadaşım ergenliğe yaklaşan kızıyla iletişimde zorlanınca danıştığında, “beni hiç dinlemiyor” lafı üstüne, “sen merak etme, o bunların hepsini kulağının arkasında biriktiriyor, ihtiyacı gerçekten olduğunda oradan çıkaracak ve hepsini kullanacak” diye teselli etmiş.

Benim parantezlerim gibi kulağımın küpeleri de meşhurdur çünkü her çeşit şeyi tecrübe edemeyebilir insan ama çevresinde yakınlarında tecrübe edenlerden faydalanmayı bilirse gideceği yere yolu kısalabilir… ben de bunu küpe ettim. Küpe şu, alıp aklının bi çekmecesine koyuyorsun, koyduğunu biliyosun ama kulağın da zevkin de uygun olduğunda onu takabiliyorsun. Olsun koy. Kapattım. Küpe bu. Adanur hoca haklı, aslında kulağının arkasında biriktirdikleri yer dediği de belki benim küpe dediğim şeylerin çekmecesi. Adanur hocayı da kapattım.

E marx resmin bütünü demiş çok iyi etmiş, bunu herşeye uygulayabilirsin.. hep başka yerden bakan var, çık yukarı da gör. Hatta yaşlandıkça…

Parantez açıyorum “yaşta değil baştadır”, ilerledikçe de diyebiliriz yaşa sinir olan varsa 🙂 kapattım.

Yaş aldıkça ilerledikçe görüyorsun ki aslında her şey resimde var! Olmayan hiçbir şey yok! Resmin içinden resim kesip bakıyorsun demektir eğer öyle görmüyorsan..

Parantez açıyorum Sufizmle yakından ilgilenmeyi ondan evvel de tasavvufla kabaca yakın olabilmeyi hep istedim 39’da olmaya başlayabildi. Çünkü resmin bütününe bakabilmek önce çekmecede bekleyen bir küpeydi, o zaman takabildim. Tasavvuf Birliği görebilmeye hazır olmayı gerektiriyor, resimleri parçalayarak baktığın zamanlarda olmuyor. O zaman içine bir parantez daha gerekiyor..

“muş gibi” meselesi hayatın en önemli küpelerinden biri alıp çekmeceye koyacağız, hazır olunca çıkarıp takacağız. Ama bunun hazırlığı uzun sürüyor çünkü öyleymiş gibi yapmak insana uzun süre mutlu memnun hissettiriyor, öyleler değişe değişe bu süre hep devam ediyor. İlerlemene bağlı olarak bundan memnun olmayacağın, mutluluğun aslında bu olmadığını fark edeceğin zamana geliyorsun… O zaman görüyosun ve küpeyi çekmeceden çıkarıp takıyorsun. O parantezi kapattım.

Resimleri parçalamamak için “mış gibi”den uzaklaşmak, “bir” olduğuna anlamaya yaklaşmak lazımı da kapattım. Hocaların konusuna mı döndük. Burda bi girdap farkedelim.. parantez girdabı 😄 hocalar “mış gibi” yaparken bu sıkıntı oluşuyo..

Fenomenoloji nedir? Görüngübilim. Görüngü nedir? Görenin gördüğü olsa gerektir. Çok ağır gibi geliyo kulağa.. Hiç diil bak çok sade bişeyden sözediyorum. Karşına masa, masaya çiçekli vazo koydum, elimle karşıyı işaret ettim, ne görüyorsun dedim. Herkes ilgisine, o anki ruh haline göre başka şey görür geyiğine girmeyeyim; abartıp marangoz masayı görür, sevgilisinden güzel bi söz duyup gelmiş olan çiçeği hatta renginin ahengini, kalbi kırık olan vazonun çentiği, otoriter anne de vazonun şeklinin eleştirilecek yanını görür hiç demiyeyim. Anladınız siz.

O zaman bakan varsa görüntü onda var. Onun kulağının arkasında küpeler çekmecesinin üstünde bi yerde o görüntü, e tabi tüm çekmecelerin titreşimi görüntüye bişeyler katıyor.

Tam burada önemli bir parantez.. bir bilim insanı sorgulayabilirliği kadar nesnel kanıtlayabilmeyi önemser. Ay yine çok ağır oldu düzeltiyorum. Evet akademik araştırma yapıyorsun, bunun için sora sora bildiğin gibi teorini ispat ederken nesnel dayanak olmasını dikkate alman gerek, birinin yorumunu dayanak alarak bir şey ispat edemezsin. Bu girişi titreşim parantezi için yaptım zira son yıllarda “her şeyin bir titreşimi var” mevzusu ayağa düşmüş bir şekilde kullanıldığı için insana “aaaa o geyik mi” dedirtiyor. Ama rezonansın artık bilimden çok güçlü destek aldığını bilmemiz gerek.

Bir parantez açıp fizik nedir hatırlatmak istiyorum. Newton Fiziği vardı, dünyada olan biten, deneyebildiğimiz fizik, lisede azıcık öğrendiğimiz.. sonra bize hiç layıkıyla öğretemedikleri Einstein Fiziğini fark ettik bazımız yetişkin olunca. Çünkü zaten resmin bütününü görmeye merak sardıysan ya da tasavvufla ilgilenmeye, o zaman, “zaman konusunun göreceli olması”ndan başka seçeneğin kalmıyor. Dönüp bu adam ne anlatmıştı demek gerekiyor.. kabaca görüyorsun ki dediği şey “biz zamanı yeryüzünde bu tarif ettiğimiz şekilde görüyor ve yaşıyoruz ama evrenin bütününde aynı gerçekliğin devamı mümkün değil.” O zaman yer yüzünden evrene açılmıştık, geri dönüp maddenin içine girmeye çalışırsak kuantum fiziği ortaya çıkıyor. Son yıllarda teknoloji geliştiği için hem çok küçük şeyleri görebilmeyi hem onları ölçmeyi test edebilmeyi eskisinden çok daha iyi yapabiliyoruz bu yüzden sıra bu alandaki gelişmelerin hızlanmasına geldi. Yakından ilgisi olmayanların bile çokça “rezonans” duyması bundan olmalı. Bir şüpheyi elden bırakmayacağız, her Duyduğumuza inanmamız mümkün olmaz..

Bir parantez daha açmak gerekir öyleyse evet çok hızlı bilgi akışı yaşıyoruz ve bu çok tatlı bir şey ama her geleni doğru saymamız laf olsun diye söylemiyorum ciddi sorgulamadan yaklaşmamamız lazım, kendi sağlığımız için öncelikle.

Bu yazı 2017’nin kışı bitmeden evvel yazılmıştı.. yazın yapılacak bir seminer içindi.. kamp ve seminer olmadı ama konu önemini koruyor, öyleyse Şubat 2018 de bu konuya kafamızda eklenen bu fotoyu da şuraya koyalım demiş ve bunu eklemişim.. kitap henüz okunmadı, ama okunacaklar tepesindeki yerini aldı.

2018’in sonuna doğru.. yıllardır kafa yorduğum, kalem oynattığım, çene patlattığım şeylerin filizlenebileceği bir ortam yaratmak mümkün oldu. Domido Sanat ekibinin Proje Ekibi üyesi olmak ve yepyeni işleri bu mekanda tasarlamak.. böylece bilenin bilmeyene borçlu olduğu bu dünyada borcumuzu ödemek için bir fırsat yakalamak.. Kalbi benzer çarpanların buluşabileceği, insanların hem kendini hem ailesini zenginleştirebileceği fırsatlar yakalayabileceği bir şans. Yola çıktık. Yol açık. Siz de buyrun.

Belki bu kitaptan pasaj okuyup konuşacağımız bir kahve molası yaparız çocuklar da Resim’de ya da Orff’dayken 🙂 Fenomenolojiyi de, e orda konuşuruz.

Sevgiler
Fulya

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir