ZEYTİN YOLUNDA DOĞA VE İNSAN TİRİLYE ZEYTİNİ

Domido Sanat > Blog > Genel > ZEYTİN YOLUNDA DOĞA VE İNSAN TİRİLYE ZEYTİNİ

Dr.Fulya Düvenci Karakoç
Unesco Zeytin Yolu Çalıştayı Bildirisi

Zeytin yetiştiriciliğinin insanlık kadar eski olduğu kabul edilir. Bu nedenle zeytin bütün ağaçların ilkidir denir.

Zeytinin anavatanının ortadoğu, güneydoğu anadolu olduğu biliniyor. Hatay, Kahramanmaraş ve Mardin şeridinde zeytin ağacının en alt türünün bulunduğuna dair bilgimiz var. zeytin burdan batı anadolu, adal

ar, Yunanisan, İtalya, Frnsa, İspanya’ya uzanmış, Sicilya yolu ile Kuzey Afrika’ya geçmiş, Suriye ve Mısır üzerinden gelen diğer kolla birleşmiş. Diğer bir kol da, Irak, İran, Afganistan, Pakistan yolunu izlemiş. Zeytinin yayılması, İspanyolların yeni kıtaya geçişiyle Amerika’ya uzanarak tamamlanmış. Ama hem kültürel hem de iktisadi açıdan Akdenizle özdeşleşmiş. Anadoludaki, ve konumuz olan Bursadaki varlığı da çok eskilere dayanıyor.

Güney marmarada önemli antik kentler gemlik (kios) Mudanya (appameia), tirilye ve batıda erdek (kyzikos) bugünde izini sürebileceğimiz biçimde zeytinliklerle örülmüştür. Roma döneminde İznik(Nikeia) dan Karacabeye kadar uzanan Kurşunlu Mudanya ve Tirilyeden geçen bir antik şosenin varlığını biliyoruz. Bunu ikibin yıl öncenin zeytin yolu olarak da gösterebiliriz. Roma bu yolu Bursa üzerinden içerden geçirmek yerine sahilden geçirmiştir.

Bursa ve yöresi Türkmenlerin eline geçtikten sonra Osmanlının kurduğu düzen sayesinde Avrupa ile daha sıkı ilişki içine girdi. İtalyan arşiv kayıtları daha 1338 tarihinde Trilyede Ceneviz gemilerinin varlığına işaret ediyor. Cenevizli tüccarlar bölgenin dışa açılmasında rol oynadılar. 1339 yılında Tirilye iskelesinde buğday yüklü Ceneviz gemileri vardı. O sıralarda Bizans’ın elinde bulunan İstanbul gibi büyük bir şehrin yüzyıllardır odun, meyve, şarap, tahıl ürünleri, sebze ve et gibi tüketim gereksinimin karşılandığı Güney Marmara sahasının yeni sahipleri aynı işlevi üstlenmişlerdi. Tarımsal hammaddelerin Bursa kentine ulaşması ve burada üretilen malların dış dünyaya satılmasını kolaylaşmak amacıyla yörede köprüler inşa edildi. 1400 yılına gelindiğinde güneyde Alaiye’ye

(Alanya), doğuda Tokat’a, Batı’da Ege limanlarına, Balkanlar’da Tuna kıyılarına ulaşan Osmanlı Devleti, Bursa’nın bir üretim ve ticaret merkezi olarak doruk noktasına ulaşmasını sağlayan düzeni oluşturmuş oluyordu. Bu dönemde Tirilye’nin de ardalanındaki üreimi ve özellikle zeytinini İstanbula gönderen işlek bir liman olduğunu biliyoruz. Salnamelerde İstanbulda sokak satıcılarının tirilye zeytinini adıyla sattığına, Tirilye’ye tüccarların büyük alışverişleri için gelip buradaki hanlarda gecelediklerine ilişkin kayıtlara da rastlıyoruz. Tirilye zeytinleri fetihten sonra birdenbire büyüyen İstanbul’un gereksinimini karşıladığı gibi dış pazarlarda da bir marka haline gelmiştir.

Daha yakın geçmişe bakacak olursak, Bursa tarımında 1860’lı yıllarda önemli gelişmeler yaşadığını görürüz. Osmanlı Devleti’nin 1863 yılında çıkardığı Vilayet Nizamnâmesi taşradaki Osmanlı yönetimini tabana yaydı. Bilimsel metodlarla eğitime hız verdi, aşar vergisinden tahsil edilmek üzere bir kaynak yaratarak tarımın finansmanını arttırdı. (1325 Tarihli Salname, s.341.)

Aynı dönemde Bursa’yı Mudanya’ya bağlayan demiryolu da tamamlanarak, 1892 yılında hizmete açıldı. Salname kayıtlarından, Bursa bölgesinin üç önemli limanı olan Mudanya, Gemlik ve Bandırma’da deniz taşımacılığının da geliştiğini buralardan yapılan ithalat ve ihracat rakamlarının sürekli arttığını görmekteyiz.

Bursa Ziraat Mektebi’nin kurulduğu yıllar tarımsal üretimin önemli bir gelişme içinde olduğu, üretim fazlasının limanlara götürülerek dış dünyaya satıldığı bir dönem olarak görülür. Mesela, 1905 yılında Bursa’dan (Mudanya üzerinden olmalı) ve Gemlik’ten Batum’a, Bulgaristan’a, İran’a, Edirne’ye, İstanbul’a, Selanik’e, Halep’e, Tire’ye, Girit’e, Sakız’a, Yafa’ya ve Yanya’ya ihracat yapılmıştır.

Bu gelişmeler Mudanyayı da geliştirmiştir. Bunu salnamelerdeki yorumlardan da izleyebiliriz. Mudanya, 20. yy başı Osmanlı kayıtlarında şöyle yer alır: Mudanya Köyü, vaktiyle Kite kazasının batı tarafında vaki ve deniz kıyısında bulunan bir köy iken bugün Kite Kazasının bölünmüş olduğu iki kazadan birinci kazanın merkezi olan bir şehirdir. Her tarafı Zeytin bahçeleriyle çevrili olup kuzey tarafı tamamen denizdir. Zeytin yoludur.

Peki salnamelerde adıyla karşımıza çıkan “Tirilye zeytini” neden özel bir anlam ifade ediyor? Kurşunlu’dan Karacabey sahillerine kadar uzanan kıyılar Güneyden dağ dizisine yaslanmıştır. Karşıdan Samanlı dağları üzerinden Gemlik körfezini yalıyan poyraz yaz boyu bu sahillere oksijen taşır. Ayrıca arkadaki dağlık sıranın yeraltı suları zeytinlik alanın su gereksinimini de karşılar. Böylece bölge hem zeytin için hem de eski dönemlerde daha çok yapılan bağcılık için özel bir doğa alanına kavuşmuş olur. Burda yetişen zeytin, küçük çekirdekli, eli ve çok lezzetli bir türdür.

Peki, mudanya ve trilyenin geçmişinde zeytinin önemini kısaca gözden geçirdikten sonra soralım: Zeytincilik sadece tarımsal ve ekonomik bir faaliyet midir? Elette hayır. Bu Bir kültürdür. Bir yaşam biçimidir. Bir aile hayatıdır. Ben kendim de ailemizin zeytinliklerinde aynı kültürü gözlemleme şansını buldum. Yıl boyunca ilaçlama ve ağaç toprak bakımı faaliyeti dışında bahçelere bir bakayım diyen dedem oldu. Zeytinyağıyla pişen yemeğin servis ederken üstüne tekrar yağ döküldüğü sahanda yumurtanın sahanına konulduğu, yaralara sürüldüğü bir kültür bu. Ben bir yaşındaki bebeğimi doğduğundan beri her banyo sonrası zeytinyağıyla ovuyorum. Elbet zeytin ağacı insanı etkiler, hem doğaya renk katar hem de özel bir etkileyici görünüme sahiptir. Ancak kültür sadece maddi ögelerden oluşmaz. Bir de özellikle unesconun önem verdiği somut olmayan kültürel miras var. Zeytin, zeytincilik kendi çevresinde bir kültür yaratmışır. Özellikle hasat zamanında aile içinde işbölümü yapılarak gün boyu çalışılır. gündüz zeytinler beraberce toplanır, akşam evde seçilip ayrılarak, yağlık için yağhaneye, kaplık zeytin için de mahsene kaldırılır. ertesi günün mahsulüne yer açılır. ve bu yer açtığımız mekan genellikle ailenin evidir. Tirilyede konuşuğumuz rençberler, günümüzde zeytinciliğin kazançlı olmadığına dair yapılan yorumları, ailece sürdürülen bir iş olmaktan çıkmasına dayandırıyorlar.

Bu kültür giderek zayıflıyor çünkü gençler kente göç ettikçe bu etkinliğin ailece yapılması güçleşiyor. Bunun için farkındalığın artması yönünde çabalara ihtiyaç var. Ayrıca, zeytin sonbakar kış döneminde yoğun emek gerektiren bir faaliyet olduğundan yılın diğer dönemlerinde bahçelerin bakımından arta kalan zamanı verimli geçirmek üzere ekonomik faaliyet alternatifleri üretmek gerekiyor. Bunların yanısıra, bu kültürün tanıtılmasına da ihtiyacımız var.
Bölgede eski usul yağcılık yapan tek yağhane Siyi yani Kumyaka’da bulunuyor. Sanayi müzelerinden belki bir zeytinyağı müzesi örneği, ki dünyada ve ülkemizde örnekleri bulunuyor, kültürün tanıtımına katkı sağlayabilir. Haritada Akdeniz kıyılarındaki zeytin müzelerinin dağılımını görüyoruz. Zeytin ve zeytinyağı müzesi, Tirilyedeki zeytin kültürün tanıtılmasında fayda sağlarken; az önce söz ettiğimiz alternatif ekonomik faaliyetlerden biri olan turizmin gelişiminde de kakıda bulunabilir. Böylece birbirlerine olumlu etkisi bulunan bu unsurlardan pozitif bir döngü kurulabilir.

Tirilye Zeytininin somut olmayan kültür öğelerinin görülür hale getirilmesine ve yaşatılmasına ihtiyacımız bulunuyor.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir